Peşpeşe intihar ederek öldükleri iddia edilen üç Aselsan mühendisinin ölümünde Aselsan yöneticisi paşalar görev aldı mı?.. Ergenekon iddianamesinde yer alan bir telefon görüşmesi, Balyoz iddianamesindeki diğer satırlarla ve soruşturmada ortaya çıkan yeni bulgularla bir araya gelince bu şok şüpheyi akıllara getiriyor.
16.04.2012 13:56 Hüseyin Başbilen: ODTÜ mezunu Makine mühendisi.. 7 Ağustos 2006´da Ankara Pursaklar´da, otomobilinin içinde bileği ve boğazı kesilmiş halde bulundu. Halim Ünsem Ünal: ODTÜ mezunu Elektrik Elektronik mühendisi.. 16 Ocak 2007´de Ankara Eymür Gölü kenarında kafasına tek kurşun sıkılmış halde ölü bulundu. Evrim Yançeken: ODTÜ mezunu Elektrik mühendisi.. 26 Ocak 2007 tarihinde Ankara Batıkent´te altıncı kattaki evinden düşerek hayatını kaybetti. Üçü de Aselsan´da çalışıyordu. Üçünün soruşturma dosyası da intihar ettiği belirtilerek kapatıldı.
Adeta bir intihar fırtınası gibi birkaç aylık aralarla peşpeşe gelen bu ölümlerin intihar olduğuna başta aileleri olmak üzere kamuoyu inanmadı. Çok kritik projeler üzerinde çalışıyorlardı. F-16´ların dost/düşman tanıma sistemlerini yoğun bir çalışma ile millileştirmeyi başardılar. ABD´nin tekelinde olan bu sistemde İsrail uçakları dost olarak görülüyordu. Türk uçakları istese de İsrail uçaklarına ateş açamazdı. Çünkü ABD tarafından üretilen sistem dost gösterdiği İsrail uçaklarına ateş açılmasına izin vermiyordu. Bu mühendislerin hayatlarına mal olduğu anlaşılan bu çalışmalarıyla artık hangi ülkelerin dost, hangilerinin düşman olacağına kendimiz karar verebiliyoruz.
Yine ilk milli tankımız Altay´ın geliştirilmesinde çalıştı bu mühendisler. Bu projenin de ne kadar önemli olduğu anlatmak için 2002 yılında dönemin Jandarma Genel Komutanı, bugünün Ergenekon tutuklusu Org. Şener Eruygur ve Savunma Sanayii Müsteşarı Dursun Ali Ercan´ın etkisiyle sadece 170 adet M-60 tankının modernizasyon işinin 687,5 milyon dolara IMI (Israel Military Industries) firmasına ihalesiz verildiği hatırlanmalı. İsrail firması IMI´nin bu sayede iflastan kurtulduğu da o günlerde basına yansıdı. Ercan, müsteşarlık görevinden sonra Ergenekon sanığı Doğu Perinçek´in İşçi Partisi´ne katıldı, Atatürkçü Düşünce Derneği´nde Eruygur´un yardımcılığını yaptı ve Cumhuriyet Mitingleri´nin düzenleyicileri arasında aktif yaşantısına devam etti.
Tank yenileme işi İsrail firmasına ihalesiz verildi ama fahiş fiyat ödendiği iddia olunan tankların teslimi gecikti ve vadedilen zırh teknolojisi tanklara aktarılmadı. Bu da savunma sanayii için iyi bir ders oldu. AK Parti hükümeti, 2004´te, kritik silah teknolojilerinde yüzde 85´i geçen dışa bağımlılığı azaltmak için bir dizi tedbir aldı. Belki de ASELSAN mühendislerinin öldüğü süreç o gün başladı. Yeni uygulamayla, silah sistemlerinin yabancı firmalarla ortak üretimi modelinden vazgeçilerek Türk firmalarının ana üretici olduğu bir model benimsendi. Çünkü senelerdir sürdürülen model, Türkiye´nin sadece montajcı olmasını sağlıyor, silahlara tam olarak hükmedilemiyordu. 2004´te ortak üretime dayalı tank imalatı projesinden vazgeçildi. Ardından Güney Kore başta olmak üzere teknoloji aktarımı yapacak ülkelerle millî tank geliştirme projesi başlatıldı. Kısa süre önce de ilk millî tankın 2015´te üretileceği açıklandı.
Mühendislerimizin üzerinde çalıştığı diğer bir kritik proje de uzun menzilli Kanas keskin nişancı tüfeğine adapte edilecek gece görüş sistemi idi. TSK bu projeyle uzun menzil atış imkanı ile gece de büyük bir vuruş yeteneği kazanmış oluyordu.
Görüldüğü gibi üçü de kritik projelerde çalışan mühendislerin intihar ederek öldüklerine başta aileleri olmak üzere kimse inanmıyor. Üstünkörü bir soruşturmayla bir kaç önce yıl intihar denilerek kapatılmış olan dosya Ergenekon savcısı Fikret Seçen´in ´Fuhuş ve casusluk´ soruşturması kapsamında Gölcük Donanma Komutanlığı´nın zeminine gizlenmiş olarak ele geçirdiği deliller üzerine tekrar açıldı. Ergenekon savcısı Fikret Seçen´in yürüttüğü ´fuhuş ve casusluk´ soruşturmasında, fuhuş, tehdit gibi şantajlarla elde edilen askeri projelerin ABD, İsrail, Yunanistan gibi ülkelere para karşılığı satıldığı ortaya çıktı. Soruşturma kapsamında ele geçen ´Aselsan.doc´ isimli bir belgede ´Aselsan gibi kurumlarda sorun çıkaranlar var konuya yoğunlaşalım´ deniyordu. Bu yoğunlaşmaların neticesinde mühendislerin peşpeşe öldürüldüğü kanısı güç kazandı. Savcı Seçen, ölüm olayları Ankara´da gerçekleştiği için yetkisizlik gerekçesiyle dosyayı Ankara´ya gönderdi. Çarpıcı gelişmeler yaşanmaya devam etti. Tıpkı Danıştay saldırısı olayında olduğu gibi Ankara´da ilk yürütülen soruşturmada bir çok ihmalin yaşandığı araştırılması gereken şüphelerin üzerine gidilmeden dosyanın kapatıldığı bir bir ortaya çıkmaya başladı.
ERGENEKON İDDİANAMESİNDEKİ O GÖRÜŞME
Soruşturmayı yürüten savcılar, Aselsan ve TSK´ya yönelttiği sorulara aldığı cevaplarla, bu mühendislerin kritik projeler üzerinde çalıştıklarını teyit etti. Oysa Aselsan, daha önce mühendislerin ölümleri ile ilgili sessiz kalmış, kamuoyunda dile getirilen iddialar üzerine de Mayıs 2007 tarihinde internet sitesinden bir açıklama yapmıştı. 8 maddeden oluşan açıklamada intihar ettikleri ileri sürülen mühendislerin psikolojik tedavi gördükleri belirtilerek olayın intihar olduğunun tahkikatlarla kesinleştiği dile getirilmişti. Açıklamanın sonundaki satırlar ise daha da şaşırtıcı idi. Çalışanlarımızın isimlerinin gerçekle ilgisi bulunmayan spekülasyonlar ile anılmaya başlanması tüm ASELSAN ailesini üzmüş... denilerek, mühendislerin savunma sanayii için hayati öneme sahip projelerde çalıştıkları şeklindeki haberlerin ´spekülasyon´ olduğunu kamuoyuna duyuruluyordu. Aselsan, kamuoyunu aydınlatmayan tam tersine karartan bu şaşırtıcı tavrını, ancak savcılığın ısrarı üzerine değiştirmek zorunda kaldı.
Bu noktada Ergenekon iddianamelerinde de dile getirilmiş olan ´Aselsan´da bazı paşaların etkin olduğu´ iddiaları da hatırlanmalı. Birinci Ergenekon iddianamesinin 1267´nci sayfasında yer verilen ´1540 sayılı iletişim tespit tutanağında´, Ergenekon sanıkları Doç. Dr. Emin Gürses ile Ümit Sayın arasında, ASELSAN mühendislerinin ölümü hakkında şu görüşme geçiyor:
-GÜRSES: Deniyor ki bu çocuklar durup dururken intihar etmediler. Bunları belli bir hazırladılar intihara yani. -SAYIN: Öyle yöntemler var. İNFRATEST duyulmayan eşik altı seslerle, mikrodalgalarla var öyle yöntemler. -GÜRSES: Şimdi onun için ben onları size yönlendirdim. Benim anladığım bir konu değil ki. -SAYIN: Ben cinayet olduğunu düşünüyorum bunların. Adli Tıp Kurumu´ndakiler de öyle düşünüyor. -GÜRSES: He ama üç tane cinayet arka arkaya olunca, nasıl oluyor diye şüpheleniyorlar. -SAYIN: Bir tanesi bir tanesi en azından cinayet olarak düşünülüyor. Kesin deliller varmış ellerinde Birinci Kurulun. ASELSAN´daki paşalarla konuştum. (...) ASELSAN´daki paşalar rahatsız oluyorlar bu konudan. Yani ASELSAN yönetim kurulundakiler. -GÜRSES: Paşalar niye rahatsız oluyor, incelesinler. Doğru iş yapsınlar sen ne yapacaksın paşaları. -SAYIN: Valla geçen yıl beni çağırdılar aslında o cinayetlerden sonra. Bilinmezliğin kontrolüyle ve de bu İNFRATEST ile ilgili bir sunum yaptım orda yönetim kuruluna. İnsanlarda işte depresyon, intihar şey ağır psikolojik bozukluklar yapmanın mümkün olduğunu kanıtlarıyla ve görsel materyalleriyle anlattım filmlerle. He kafalar karıştı da. Onlar ASELSAN´daki olayı intihar diye yorumluyorlar. -GÜRSES: Bunlar Eşref Bitlis´in ölümüne de sebep. -SAYIN: Evet doğrudur. Bitlis olayı kesin suikast. -GÜRSES: Ona bile kaza diyorlar hâlâ. ... Rapor da veren işte o tümgeneral. Bu var ya ASELSAN´da konuşan paşanın danışmanlarından.
ASELSAN YÖNETİCİSİ PAŞALAR İNTİHARLARDA GÖREV ALDI MI?
Bu satırları dikkatle okuyunca dikkati çeken ayrıntılar var. Örneğin bazı teknik yöntemler kullanılarak mühendislerin intihara sürüklenmiş olabileceği bilimsel olarak mümkün görülüyor. Deniyor ki bu çocuklar durup dururken intihar etmediler. Bunları belli bir hazırladılar intihara yani diyerek bunu mümkün gören Ergenekon sanığı Doçent, en azından mühendislerden birinin intihar etmediğini dile getiriyor. Bu durum şüpheleri güçlendiriyor.
Telefon görüşmesinde dikkat çeken diğer bir ayrıntı, Eşref Bitlis olayında kaza raporu veren tümgeneralin Aselsan´daki bir paşanın danışmanı olması. Hatırlanacağı gibi, Eşref Bitlis´in 1993 yılında uçağının düşerek hayatını kaybetmesi üzerine düzenlenen, uçağın buzlanma sonucu kazaen düştüğü şeklindeki raporun şüpheli olduğu, olayın buzlanma sonucu oluşan bir kaza değil, bir sabotaj olduğu İTÜ uzman bilirkişilerinin incelemeleriyle saptanmıştı. Eşref Bitlis olayına dair soruşturma da tıpkı Aselsan intiharları soruşturması gibi giderek derinleştiriliyor.
PAŞALAR.. PAŞALAR..
Aselsan olayının konuşulmasından rahatsız olan Aselsan paşaları.. Mühendislerin kritik projeler üzerinde çalıştıklarını ´bu iddialar spekülasyon´ diyerek gizleyen Aselsan paşaları.. Bitlis ölümünde şüpheli kaza raporu hazırlayan Aselsan paşaları.. Bu ayrıntılar Aselsan mühendislerinin ölümlerinde, Aselsan yönetiminde görev alanların da yer almış olabileceği şüphesini akla getiriyor.
Tam da paşaların istediği şekilde olaylar ilk savcı tarafından intihar denilerek kapatılmıştı. Ta ki iki yıl sonra Ergenekon savcılarının devreye girerek dosyayı tekrar açmasına kadar. Askeri savcılığın soruşturmasında birçok şüphenin üzerine gidilmediği, jandarmanın var dediği intihar notunun yer aldığı iddia edilen flash belleğin kaybolduğu, mühendislerin çantasından proje sayfalarının alınmış olduğu ve diğer bir çok şok edici ayrıntı savcılarca ortaya çıkarılmaya başlandı. Tüm bu gelişmeler paşaların olaydaki rolüne dair şüpheleri güçlendiriyor.
Bu noktada, Üçüncü Balyoz iddianamesinin 205. sayfasındaki şu satırlar sanıyoruz şüpheleri daha da güçlendirecektir:
...53-)Şüpheli ömer faruk ağa yarman Dosyada mevcut Balyoz Güvenlik Harekat Planı içerisinde ´...Belirleyeceğimiz emekli TSK mensubu arkadaşlarımızın başta OYAK, ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN, TAİ vb. olmak üzere TSK ile iltisaklı şirketlerdeki görevlendirmelerinde kilit pozisyonlara sahip olunacak şekilde düzenlemeler yapılmasına devam edilecektir. ´ şeklinde ve yine dosyada mevcut Suga Harekat Planı içerisinde ´OYAK, ASELSAN ve HAVELSAN gibi şirketler müzahir emekli personelin istihdamı konusunda etkin olarak kullanılmaya devam edilmektedir.´ şeklindeki ibarelerin yer aldığı görülmüştür. Dosyada mevcut SAVUNMA SANAYİ isimli excel belgesi incelendiğinde ÖZET(SS), ASELSAN, HAVELSAN, SSM-STM, TAİ, ÖZEL, ÖZET (TÜBİTAK), TÜBİTAK isimli çalışma sayfalarından oluştuğu, belgenin 09.01.2003 tarihinde fyarman isimli kullanıcı tarafından oluşturulduğu ve 25.02.2003 tarihinde Suha TANYERİ isimli kullanıcı tarafından son kez kaydedildiği anlaşılmıştır. Söz konusu belge 2010/185 ve 2010/1003 sayılı soruşturmalar kapsamında ele geçirilmiştir. Her ne kadar 2010/185 sayılı soruşturma kapsamında hazırlanan iddianamede bu konu ile ilgili teferruatlı izahat yapılmış olsa da şüpheli açısından belge tekrar incelendiğinde; ÖZET (SS) isimli çalışma sayfasının diğer çalışma sayfalarında yer alan sayfaların özeti mahiyetinde olduğu, sayfanın başında SAVUNMA SANAYİ: Genel koordine Faruk Yarman şeklinde şüphelinin isminin yer aldığı, belgedeki tabloda ASELSAN, HAVELSAN, SSM, STM, TAİ kurumlarında görevlendirilebilir personel sayısının ve bu kurumlarda koordineyi sağlayacak isimlerin belirtildiği,... (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(16 Nisan 2012, 13:56)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Aselsan soruşturması, intiharlarda ´Casusluk´ çetesinin izleri ve Ergenekon şüphesi manşetlerimiz
Deniz Kuvvetlerinde şüpheli intihar olayları ve Ergenekon şüphesi
Aselsan belleği jandarmada kayboldu
Aselsan belleği jandarmada kayboldu
Adli Tıp: 10´a 3, Aselsan cinayet
Bilirkişi: Aselsan intihar değil cinayet
Yabancı uzmanlar: Aselsan cinayet
Aselsan: Mühendisler kritik görevdeydi
Ergenekon ses kaydı Aselsan´da
Fuhuş ve casusluk soruşturmasıyla ilgili manşetlerimiz
Yazılım devrede, İsrail düşman
Flaş!!! Donanma´da arama: 10 çuval belge
Gölcük iddianamesinde arama yap
Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap